2 Temmuz, Sivas’ta düzenlenecek Pir Sultan Abdal şenliklerine katılan, 33 ozan, yazar, düşünür ile 2 otel çalışanının Madımak otelde yakılarak katledilişlerinin 23. Yılı Onları saygıyla anıyoruz.
Bu vahşetler, yakmalar, işkenceler
Sadece bizde değil dünyanın her yerinde her zaman olmuştur.
İşin ilginç yanı vahşetlerin Allah ve din adına yapılmış olması.
Olaylara tarihin derinliklerinden bakacak olursak.
İsa Peygamber Yahudi bir aileden gelmektedir.
İsa Peygamberin bazı mucizeler göstermeye başladığı söylentileri yayılmaya başlayınca.
Yine Yahudiler o günün Roma krallığı makamlarına ihbar ederler.
Sonuç Çarmıha gerilecek. Ve İsa Peygamber Çarmıha gerilir.
Bu olaydan 350 YIL sonra Roma İmparatorluğu, Çarmıha gerdiği İsa peygamberin dini olan Hristiyanlığı Romalıların resmi dini olarak kabul ederler.
Bu sefer Hristiyanlığı korumak için mahkemeler kurulur.
Bu mahkemelerin adı Engizisyon mahkemeleri,
Bu mahkemeler belki de tarihin en karanlık, acımasız, zalim mahkemeleridir.
Engizisyon mahkemelerinin uyguladığı birçok işkence yöntemi mevcuttu.
Bu yöntemler arasında en korkutucu olanı; “BÖĞÜREN BOĞA” yöntemidir. Bu yöntemde suçlu; metalden yapılmış boğanın karnına konuyor ve ateşe tutularak canlı canlı yakılarak öldürülüyordu.
Ortaçağ Avrupası tam bir hurafe dönemi yaşamaktaydılar.
Almanya’da bazı Haçlılar,
Tanrı tarafından kutsanmış olduğuna inandıkları bir kazı bırakırlar ve takip ederler.
Kaz onları Musevi mahallelerine götürür. Bu mahallelerde Musevilerin evleri yakılır ve hepsi öldürülür.
Meksika’da Aztek din adamları binlerce insanı tanrılara kurban etti.
Aztekler de kurban taşları vardı.
Bu kurban taşlarının üzerinde çıkarılan insan kalpleriyle güneş beslenmezse, güneşin kaybolacağına inanıyorlardı.
Aztekler'de Yağmur Tanrısını memnun etmek için ise ağlayan çocuklar kurban edilirdi. Böylece gözyaşlarının yağmur getirmesi beklenirdi.
Yine Aztekler de Tahıl Tanrıçası için yapılan törende bir bakire kız 24 saat dans ettikten sonra öldürülür ve derisi yüzülürdü.
HALLAC-I MANSUR (D.858, – Ö.922)
Küçük yaşlarda Kur’an’ı ezberlemiştir.
Devrin büyük âlimlerinden yıllarca ders almıştır.
”Enel Hak” dediği bahanesiyle uzuvları işkenceyle kesilip asılarak katledildi.
SEYYİD NESİMİ (1369 – 1417)
Bağdat’ın Nesim Kasabası’nda yetişmiş, Diyarbakır bölgesine yerleşen Türkmenlerdendir.
SEYYİD NESİMİ Hallac-ı Mansur’un düşüncesinde olduğu için kâfir sayılıp derisi yüzülerek öldürülmüştür.
İtalya da bir filozof, şair, edebiyatçı Adı: Giordano Bruno,
Roma Rönesans felsefesini biçimlendiren en önemlilerinden biridir.
Din sapkınlığı ile suçlandı. Engizisyondan baskısından kurtulmak için Roma'ya, Kuzey İtalya'ya Cenevre' Paris, Zurich'e ve birçok şehirlere kaçmak zorunda kaldı.
Dinsizlikle suçlandığı için hiç bir yerde kalıcı olarak yaşayamadı, sürekli gezdi.
Yine de Engizisyon mahkemelerinden kurtulamadı.
Bruno önce diline çivi çakılarak yapılan işkence sonrasında kazığa bağlanıp diri diri yakıldı.
ABD Başkanı George Bush, 11 (2001)Eylül'deki intihar saldırısının ardından terörizme karşı ''Haçlı Seferi'' başlattığını söyledi.
Nedir bu haçlı seferi?
Papa Urbanus, 1095 yılı Kasım ayında Fransa’da, Clermont meydanında kendisini dinleyen insanlara savaş çağrısı yapar.
“…Ey inananlar! Tanrının sevgili fakir kulları! Her inançlı Hıristiyan bilsin ki kutsal topraklarımız, aşağılık bir ırka mensup kâfir, tanrı tanımaz günahkârların ayakları altında kirletilmiştir. (Türklerden bahsediyor) Her kim ki bu kâfir topluluğa karşı savaşmaya giderse tanrı onların günahlarını affedecek ve cennete gönderecektir. İsa yeryüzüne dönmeden, kutsal toprakları kâfirlerin elinden kurtarmış olmamız gerekiyor. Kâfirlerin dağlar kadar yığdığı altın ve zümrüt siz tanrının sevgili kullarını bekliyor. İsa için, kutsal Kudüs için asker olmaya cennetin kapısını açmaya koşun.”
İşte Vatikan Papası Urbanus’un savaş çağrısı ile defalarca Anadolu Türkmenlerinin üzerine saldırdılar.
Bunun adı haçlı seferiydi?
Anadolu toprakları bu Hıristiyan askerlerinin kılıçlarıyla kan gölüne dönmüştü.
Sonra ne oldu?
Aradan zaman geçer, bu sefer Türk Devleti olan Osmanlı İmparatorluğu kendi öz kardeşine aynı Vatikan Papası gibi ölüm fetvasını veriyordu.
1514 yılında Osmanlı Padişah’ı Yavuz tıpkı Papa Urbanus mantığı ile
Türkmen Alevileri için verdiği fetva:
“Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisleri Erdebil oğlu İsmail olan Kızılbaş topluluğu, Peygamberimizin Şeriatını, Sünnetini, İslam dinini, iyiyi ve doğruyu beyan eden Kur’an’ı küçük gördüler. Yüce Allah’ın yasakladığına helal gözüyle baktılar. Peygamberimizin Şeriatını ve İslam dinini ortadan kaldırmayı düşündüler. Şeriat hükmünün ve kitaplarımızın verdiği haklarla bu topluluğun Kâfirler ve dinsizler topluluğu olduğuna dair fetva verdik. Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden ve yardımcı olanlar da kâfir ve dinsizlerdir.
1919 yılında Urbanus’ların mantığı yine sahnede.
Bu sefer Teali İslam Cemiyeti Başkanı İskilipli Atıf Hoca
1919 ‘da yayınladığı fetva ile Kuvayı Milliye önderlerimiz için şöyle diyordu:
"Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor.
….Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır.
….Elinize aldığınız bu fetva Allah'ın emridir, Padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur."
Erzincanlı Müslüm Koca, 1962 yılında bir iftiraya uğramıştı ve kurtulunca ilk doğacak oğlunu Allah’a kurban adamıştı.
Kurtulunca 52 günlük oğlu Mirzap’ı diri diri keserek Allah’a kurban ediyordu.
Haçlı Seferleri, Engizisyon mahkemeleri
2 Temmuz 1993 Sivas, 1980 Mayıs-Temmuz Çorum, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Maraş, Filozof, Sanatçı, Yazar, ne fark eder hep aynı sonuç.
Tüm bunlar ne adına yapılmış dersiniz?!!!!!!!!!!
İbrahim Kasap